29 Kasım 2010 Pazartesi

Biz Osmanlı Torunlarıyız(!)

EVET BİZ OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN TORUNLARIYIZ.ÇOK GÜZEL.PEKİ DEDELERİMİZ,ATALARIMIZ,CEDDİMİZ,OSMANLI DEDELERİMİZ BİZLERİ TORUN OLARAK KABUL EDİYOR MU ACABA?


 BİZİM DEDELERİMİZ NE YAPTILAR TARİHTE?BİZ NELER YAPIYORUZ BUGÜN?BİKEZ SORSAK KENDİMİZE, ÇEVREMİZE.CEVAP BELLİ: 


BU AKŞAM ŞU DİZİ VARDI,HE ÇOK GÜZEL,YARIN MAÇ VAR,ÖBÜRGÜN ŞU EĞLENCE PROGRAMI,HAA Bİ DE MAGAZİN VARDI DİMİ.OLMAZSA OLMAZ KİM KİMLE ÇIKMIŞ,KİM KİME LAF ATMIŞ?KİM DAHA GÜZEL ŞARKI SÖYLEMİŞ?KİM DAHA ÇOK KAZANMIŞ?KİM GOL ATMIŞ?VE DAHA BİRÇOK BENZERİ KONULAR.YAHU ARKADAŞ ANLADIM "KİM GOL ATMIŞ?" TAMAM, GÜZEL."NASIL ATMIŞ?" ALLAH ALLAH!KAÇ METREDEN ATMIŞ.YANİ DEMEK İSTEDİĞİM TAMAM İNSAN EĞLENCEYE DE VAKİT AYIRIR AMA ONU BİLE TARTIŞIRIZ,KURCALARIZ,KAVGA DÖVÜŞ EDERİZ.İŞTE BİZ OSMANLI TORUNLARI OLARAK BUNLARI YAPIYORUZ.KAZANILMASI ZOR OLAN ŞEYLERİ(PARA,SEVGİ VS...)MADDİ MANEVİ BENLİK UĞRUNA HARCIYORUZ.


BUNLARI GÖZ ÖNÜNE ALDIĞIMIZ DA TEKRAR SORUYORUM: ATALARIMIZ BİZE TORUN GÖZÜYLE BAKIYORLAR MI?


EĞER BİZ ONLARIN SOYLARINI SÜRDÜRÜYORSAK KENDİMİZE GELELİM.ONLAR NASIL KAZANDILAR BU TOPRAKLARI? EĞLENCEYLE VEYA KAVGA DÖVÜŞLE Mİ,KENDİ ARALARINDA? HAYIR BARIŞLA,SEVGİYLE,KARDEŞLİKLE,DOSTLUKLA,HOŞGÖRÜYLE...


O ZAMAN GELİN BİZ DE,BİRBİRİMİZİ SEVELİM,HOŞGÖRÜ GÖSTERELİM,HATALARIMIZI GÜZEL Bİ ŞEKİLDE SÖYLEYELİM, MEMLEKETİMİZE,VATANIMIZA NASIL DAHA ÇOK KATKI SAĞLAYABİLİRİZ BUNLARI DÜŞÜNELİM.BUNLARI YAPARSAK ZATEN EĞLENMİŞ OLURUZ.SIKINTI KALMAZ.


AMA DÜŞÜNÜYORUM DA; ŞU YAZDIKLARIMIZ,SÖYLEDİKLERİMİZ KALIPLAŞMIŞ NEREDEYSE.SÖYLÜYORUZ AMA UYGULAYAMIYORUZ.GELİN BARİ NASIL UYGULAYABİLİRİZ,ONLARI DÜŞÜNELİM....
  Yorumlarınızı bekliyorum....


                             AHMET GÜNEY  

Güzel Sözler

'Bir hayatki Sonu cennettir Sıkıntıdan ne çıkar?'' '
'Bir Hayat ki Sonu Cehennemdir Rahatından ne çıkar?''
****************************************************


"Öfkenin ateşi önce sahibini yakar. Sonra, kıvılcımı düşmana ya varır, 
ya varmaz.."
****************************************************


"İman edip hayırlı işler yapanların son duaları; 
'Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun' cümlesidir."
Hz. Muhammed(sav)
****************************************************


Aldığımız nefesi bile geri veriyorsak, demek ki hiçbir şey bizim değil..!
****************************************************


Sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın, 
tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın?..
****************************************************
Mecnun'a göre aşk; Leyla'dır,
Leyla; gecedir
Gece aşkın rengidir,
Mecnun'a göre gerçek aşk;
Leyla'dan geçip, kendinden geçip
MEVLA'ya ulaşmaktır...
***************************************************


Gözümden Akan Yaşı Silecek Değil, 
Gözümden Yaş Akıtmayacak Bir Yar Nasip Et Yarabbim. . . !
***************************************************


Güler yüzle söylenen bir yalanı bir anda ,
yuttuğumuz halde acı gerçeği ancak damla damla yutarız.
****************************************************
Göz; Allah'ın kudret ve sanatını görmek içindir..
Eşin,dostun ayıplarını ve haramlarını görmek için değildir..
 Hz Mevlana
***************************************************
Ya Allah'a Baş Eğer Hiç Kimseye Eğmezsin; 
Ya Herkese Baş Eğer Hiçbir Şeye Değmezsin !
(N.F.K)
****************************************************


Eğer herkes dost sandığı kimselerin birde kendi arkasıından söylemiş olduklarını duysaydı,
dünyada dost kalmazdı...!
*****************************************************


Allah'IM! Suskunluğumu tefekkür eyle, baktığımda ibret alayım.
Dilimi zikir eyle, hep seni anayım...!
 (ÂMİN)
*******************************************************
İçinde Var İse "İman",
 Ona Göre Giyin Kuşan...
İçinde Yok İse "İman",
 Bari Merakından Bir Bak, Ne Diyor "Kur'an"...!

28 Kasım 2010 Pazar

20 KURUŞ

 Londra'daki caminin yeni imamı şehre gitmek için hep aynı otobüse biniyor ve çoğu zaman aynı şoföre rastlıyordu.
Birgün, bilet alırken şoför yanlışlıkla 20 "kuruş" fazla verdi. İmam efendi yanlışlığı, yerine oturup, parasını sayınca fark etti. Kendi kendine düşünmeye başladı; "20 kuruşu geri versem mi vermesem mi acaba şoföre?"
Ama içinden bir ses diyordu ki; "Bu çok küçük bir para. Şoförün zaten umurunda da değil. Otobüs şirketi için 20 kuruş ne fark eder? Bu parayı Allah'tan gelen bir hediye gibi... düşünebilirim"
İneceği durağa gelince, imam kalktı yerinden ve şoförün yanına yaklaştı. Fikrini değiştirmişti. İnmeden önce şoförün yanına sokuldu. "Sizden bilet alırken, bana 20 kuruş fazla vermişsiniz. Oturunca fark ettim" dedi ve ekledi "Buyurun paranızın süstü olan 20 kuruşu."
Şoför gülümseyerek baktı imam efendiye ve "Siz camiinin yeni imamısınız değil mi? Aslında uzun zamandır sizi caminizde ziyaret etmek istiyordum. İslam'ı öğrenmek için. Size, bilerek fazla para verdim. Nasıl tepki vereceğinizi görmek istedim."
Şoförün sözleri üzerine imam şoka girmişti adeta. İnerken nerdeyse bacaklarını hissetmiyordu. Yere yığılacakmışcasına bir direğe tutunmuş ve kendine gelmeye çalışıyordu. Bu arada, gözlerinden yaşlar dökülerek gökyüzüne baktı ve dedi ki:
"Allah'ım az daha İslam'ı 20 kuruşa satıyordum!"

ONU DA SEN AĞIRLA

        
Günahkâr bir adamdı
Ayık gezmezdi.
Bütün bir köy halkı yaka silkiyordu adamdan
“Ölse de bir kurtulsak” diyorlardı
Bir karısı vardı adamın, bir de kendisi.
Hiç çocukları olmamıştı.
Köy halkı böyle bir adamın zürriyetinin olmadığına memnundu.
Kadın ise adamın haline üzülse de ses çıkaramazdı.
Otuz yıldır evliydiler. Döverdi, kızardı, her gün biriyle kavga ederdi.
Ama kocasıydı işte, evinin erkeği idi.

Adam iyice yaşlanmıştı artık.
Öksürük nöbetleri uykusunu bölüyor,
İki basamak merdiven çıksa nefes nefese kalıyor, titreyen elleriyle sigarayı zor sarıyordu.
İyice zayıflamış, zaten kısacık olan boyuyla bir çocuk gibi kalmıştı.
Kadıncağız ellerini açıp dualar ediyor,
“Ahir ömründe olsun şu adamın hali biraz düzelsin” diye yalvarıyordu Allah’a…

Adam bir sabah evden çıktı.
Fakat ertesi sabah oldu dönmedi.
Tan yeri ağarırken kadın aramaya çıktı kocasını.
Kim bilir nerede sızıp kalmıştı!
Köyün üst tarafındaki çeşmenin başına gitti önce,
Orada içerdi adam, bulamadı.
Yakındaki tarlaları aradı,
Köyün dört bir yanına baktı, yoktu.
“Eve gelmiştir belki” diyerek koşarak geri geldi.
Hayır, dönmemişti.

Güneş inmek üzereydi.
Acele bir abdest aldı, namaza durdu.
Duası bitmek üzereydi ki, kapının çaldığını duydu.
Öksürüyor, eliyle göğsünü işaret ediyordu.
Kadın koluna girdi kocasının, güç bela sedire kadar taşıdı.
Uzandı adam.
Karısının yüzüne baktı.
Ağlıyordu.
Doğrulmak ister gibi yaptı,
“Hakkını helal et” diyecekti.
Lafının sonunu getiremedi,
Başı yastığa düştü.
Ölmüştü…

Kadıncağız, kocasının başında epeyce bir ağlayıp feryat etti.
Biraz kendine gelince gözlerini sildi, yemenisi bağladı.
Kalktı, imamın evine gitti.

-Hocam… diyebildi hıçkırarak… Bizimki…
Söyleyemiyordu, ama imam efendi durumu anlamıştı.
Kadının yüzüne baktı,
“Köylü ne der” diye düşündü, bocaladı…
-O mendebur, bir kez bile caminin kapısından içeri girmedi,
Kaldırmam onun cenazesini” diyerek kapattı kapıyı.
Kahroldu kadın.
“Nereye gitsem, ne yapsam” diye düşündü.
Kimseleri yoktu ki…
Çaresiz, eve döndü.

Yıkadı kocasını, sandıktan çıkardığı beyaz bir çarşafa sardı,
Omzuna aldı, mezarlığın yolunu tuttu.
Caminin köşesinden dönerken, muhtar ve köylülerin
Kendisine doğru gelmekte olduğunu gördü.
Bir kez daha düğümlendi boğazı,
Cenazesi omzundan kayarken
Dizlerinin üstüne çöktü, ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı.
Hışımla yaklaştı muhtar:
-Onu nereye götürüyorsun, dedi.
Mezarlığa gömeyim deme sakın!
Sağlığında biz çektik,
Bir de ölülerimiz çekmesin o herifin elinden…

Kadın gözlerini çarşafın üstüne dikmiş, öylece duruyordu.
Birden bağırmaya başladı,
Delirmiş gibiydi sanki.
Kalabalık yanından korkuyla uzaklaşırken,
Cenazesini tekrar yüklendi,
Köyün dışına doğru yürümeye başladı.
Kan ter içinde kalmıştı kadın,
Artık adım atacak hâli yoktu.
Kendi kendine:
-Şuracığa gömeyim adamımı,
Kimseler rahatsız olmaz burada, dedi.

Tam o anda bir ayak sesi duyuldu, irkildi.
Bir çobandı gelen.
Kadıncağız her şeyi olduğu gibi anlattı.
Üzüldü çoban, gözleri doldu.
-Dert etme, dedi. Ben yardım ederim sana.
Bir çukur kazıp, cenazeyi gömdüler.
Çoban başucunda durdu mezarın, ellerini açtı, dua etti.
Birkaç çiçek buldu kadın,
Toprağın üstüne serpti.
Çobana dualar ederek döndü evine,
Yorulmuştu.
Camın kenarına oturup, uzaklara daldı.
Uyuyup kalmıştı oracıkta…

Ertesi sabah imamın kapısı çaldı telaşla,
Muhtar, bir yandan tekmeyi vuruyor, bir yandan da;
-İmam efendi, imam efendi… diye bağırıyordu.
İmam korkuyla açtı kapıyı.
-Bir rûya gördüm, dedi muhtar.
Hocam o berduş, o serseri adam cennetteydi,
Bana gülüyor, “hakkım sana bile helal olsun”, diyordu.
Rûyayı duyan imamın benzi attı,
Kendisi de hemen hemen aynı rûyayı görmüştü.
-Gel hele içeri gel, demeye kalmadı, köyün delisini gördüler.
Koşarak geliyor, bir yandan da bağırıyordu.
-Demedim mi ben, demedim mi size,
Rûyamda gördüm, rûyamda…

Birkaç köylü daha benzer rûyalar gördüğünü söyleyince karar verdiler.
Özür dileyecek, kendilerini affettirmeye çalışacak,
Bu arada işin aslını öğreneceklerdi.
Bir şeyler olmuştu ama ne?

Adamın evine vardıklarında kapıyı açan kadın şaşkındı.
Kapıyı yüzlerine kapatacak oldu, yapamadı.
Gelenler olup biteni anlatıp özür diledi,
Cenazeyi nereye defnettiğini, neler olduğunu sordular.
Kadıncağız her şeyi anlattı.
Can kulağı ile dinlediler ve
Çobanı bulmaya karar verdiler.
Bir yandan yürüyor,
Bir yandan aralarında konuşuyorlardı:
-Bu çoban bir evliyaydı her halde,
Belki de hızırdı,
Aslında ölen adam da o kadar kötü bir adam değildi…

Tarif edilen yere geldiklerinde, çoban koyunlarını otlatıyordu.
Gelenleri görünce ayağa kalktı,
“Hayırdır inşallah” dedi…
Oturdular.
Onlara süt ikram etti, konuşmaya başladılar.
Çoban söylenenlerden hiç bir şey anlamamıştı.
Cenazeyi nasıl defnettiklerini anlattı.
-Ben bir garip kulum, dedi.
“Cenazeyi defnettik,
Başucunda durup bir dua ettim sadece, hepsi bu…”

Merakla nasıl bir dua ettiğini sordular,
Çoban da söyledi:
-Allahım,
Ben dağda koyunlarımı otlatırken,
Kulların gelirler yanıma,
Selam verirler
“Senin selamınla gelen,
Senin misafirindir” der, ağırlarım.
Süt ikram eder,
Azığımı paylaşırım…
Şimdi de,
Ben sana bir misafir yolluyorum,
Onu da sen ağırla...

Benim Adım `Aşk`


Var mı beni içinizde tanıyan?
Yaşanmadan çözülmeyen sır benim.
Kalmasa da şöhretimi duymayan,
Kimliğimi tarif etmek zor benim...
Bülbül benim lisanımla ötüştü.
Bir gül için can evinden tutuştu.
Yüreğime Toroslar'dan çığ düştü.
Yangınımı söndürmedi kar benim...
Niceler sultandı, kraldı, şahtı.
Benimle değişti talihi bahtı,
Yerle bir eylerim tac ile tahtı,
Akıl almaz hünerlerim var benim...
Kamil iken cahil ettim alimi,
Vahşi iken yahşi ettim zalimi,
Yavuz iken zebun ettim Selim'i,
Her oyunu bozan gizli zor benim...
Yeryüzünde ben ürettim veremi.
Lokman Hekim bulamadı çaremi.
Aslı için kül eyledim Kerem'i.
İbrahim'in atıldığı kor benim...
Sebep bazı Leyla, bazı Şirin'di.
Hatırım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi.
Kuvvet benim, kudret benim, fer benim...
İlahimle Mevlana'yı döndürdüm.
Yunus'umla öfkeleri dindirdim.
Günahımla çok ocaklar söndürdüm.
Mevla'danım, hayır benim, şer benim...
Benim için yaratıldı Muhammed
Benim için yağdırıldı o rahmet,
Evliyanın sözündeki muhabbet,
Embiyanın yüzündeki nur benim.
Kimsesizim hımsım da yok hasmım da,
Görünmezim cismim de yok resmim de,
Dil üzmezim tek hece var ismimde,
Barınağım gönül denen yer benim…
Benim adım aşk…                    
CEMAL SÂFİ
Benim için yağdırıldı o rahmet,
Evliyanın sözündeki muhabbet,
Embiyanın yüzündeki nur benim.
Kimsesizim hımsım da yok hasmım da,
Görünmezim cismim de yok resmim de,
Dil üzmezim tek hece var ismimde,
Barınağım gönül denen yer benim…
Benim adım aşk…                    
CEMAL SÂFİ

Asik Masukunun Yolunda Olur

Kainatta Her Ne Varsa Üç Harf İle Beş Nokta; Ayın,Şın,Kaf

İşidin ey yârenler 
Kıymetli nesnedir aşk 
Değmelere bitinmez 
Hürmetli nesnedir aşk 

Dağa düşer kül eyler 
Gönüllere yol eyler 
Sultanları kul eyler 
Hikmetli nesnedir aşk 

Kime kim vurdu ok 
Gussa ile kaygu yok 
Feryad ile âhı çok 
Firkatli nesnedir aşk 

Denizleri kaynatır 
Mevce gelir oynatır 
Kayaları söyletir 
Kuvvetli nesnedir aşk 

Miskin Yunus neylesin 
Derdin kime söylesin 
Varsın dostu toylasın 
Lezzetli nesnedir aşk 
Yunus Emre 

"Güzel Sözler"

Dünya Güzel Olsaydı, Doğarken Ağlamazdık...
 Yaşarken Temiz Kalsaydık Ölünce Yıkanmazdık ..!(NFK)
************************************************
Baktığımız her ufkun öte yanına hasret;
Bir ömür sürüyoruz; nereye varsak hicret... (NFK)
************************************************

Hayat dediğin ALLAH CC. icin değilse, ne çıkar hayat önünde eğilse...
 (Necip Fazıl Kısakürek)
************************************************
Büyüklerin kalbi, cennetin kapisi gibidir.
Büyüklerin kalbine giren cennete girmiş olur .
(Seyyid Abdulhakim Arvasi Hz.)
************************************************
 Misafirsin bu hanede ey gönül,
umduğunla değil bulduğunla gül,
hane sahibi ne derse o olur ,
ne kimseye sitem eyle ne üzül...
(Hz Mevlana)
***********************************************
 Gençliğine güvenipte vakit çok erken derken;
Bir bakmışsın elveda bile diyememişsin giderken.
(NFK)
**************************************************

HüzünLe titreyen kaLbe ince bir "AH" Dokunur...
 KaLbi kırık oLanın kaLbine ALLAH (C.C) Dokunur..
***************************************************
İnsanlar sevilir, eşyalar ise kullanılırdı.
 Gün geldi eşyalar sevilir, insanlar kullanılır oldu..
***************************************************
Ya Allah'a Baş Eğer Hiç Kimseye Eğmezsin;
 Ya Herkese Baş Eğer Hiçbir Şeye Değmezsin !(NFK)
****************************************************
"Rabbim beni hidayete erdikten sonra, ayagimı kaydirma.
Bana merhametinle muamele eyle."(Hz. Muhammed [s.a.v])
****************************************************

Göz kaptırdığım renkten , kulak verdiğim sesten ,
Affet senden habersiz aldığım her nefesten..
****************************************************

Size iki nasihatçi bıraktım. Bunlardan biri susar,diğeri konuşur.
Susan nasihatçi ölüm, konuşan ise Kur'an-ı Kerim'dir .
[ Hz. Muhammed Mustafa s.a.v ]
****************************************************

Dört şeyi dört yere bırakın;
*Uyumayı kabre..
*Rahatı sırat köprüsüne..
*Övünmeyi mizana...
*Arzu ve istekleri CENNETE...(Hz. Mevlâna)
****************************************************

Güzeli Güzel Yapan Edeptir,
Edep İse Güzeli Sevmeye Sebeptir..!
****************************************************
EĞER BİR GÜN DÜNYA YA AİT,ÇOK BÜYÜK BİR DERDİN OLURSA;
RABB'İNE DÖNÜP ''Benim BÜYÜK BİR DERDİM VAR''Deme !
DERDİNE DÖNÜP''Benim ÇOK BÜYÜK BİR RABB'IM VAR''DE !!
****************************************************